Türkiye'nin Deprem Gerçeği: Kader mi? İhmal mi?

Türkiye'nin Deprem Gerçeği: Kader mi? İhmal mi?

6 Şubat 2023 günü Türkiye büyük bir felakete uyandı. Kahramanmaraş'ta 7.7 ve 7.6 şiddetinde 8 km derinlikte iki büyük deprem oldu. Uzmanlar on bir ilimizde büyük yıkımlara neden olan depremin 300 atom bombası büyüklüğünde bir enerji olduğunu belirtti. Tam yaralar sarılmaya başlamışken deprem sürekli kendini hatırlattı 20 Şubat Hatay'da 6.4 ve 5.8'lik ardarda iki büyük deprem daha oldu. 27 Şubat'ta Malatya'da ki 5.8 depremle beraber bir ayda bölgede 10 binin aşkın artçı deprem yaşandı. Uzmanlar bir ayda yaşadıklarımızın şimdiye kadar pek görülmemiş bir durum olduğunu belirtiyorlar.

Kolay değil, şehirler hayatlar yok oldu, bölgedeki çoğu insan için kıyamet koptu. 15  milyon insanın yaşadığı bölgede Bakan Kurum'un yaptığı son araştırmaya göre 1 milyon 728 bina incelendi bunun 280 bini yıkıldı yada ağır hasarlı gördü. 49 bin vatandaşımızı ise kaybettik. Maddi kaybın ise 85 milyar dolar olduğu belirtiliyor, manevi olarak bu tramvayı atlatıp insanların eski hayatlarına dönmesi ise çok daha büyük. Birçok aile mallarını, yakınlarını, canlarını kaybetti, soğukta sokaklarda çadırlarda yaşamak zorunda kaldı, kimileri de şehirlerini terk etmek zorunda kaldı. Ne yazık ki bir çoğu için artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.

O enkazlarda sadece evler değil hayatlar, hayaller yıkıldı. Her evde ayrı ayrı sevinçler, üzüntüler, umutlar, hikayeler anılarla beraber enkazın altında yok oldu. Deprem ülkesi olarak depremle yaşamayı öğrenmemiz gerekirken ne kadar ciddiyetsiz ve hazırlıksız olduğumuzu fark ettik. Yönetmeliklere uymayan, denetimsiz yapılara izin verdik, yetmedi reklamlarla imar affı kampanyaları yaptık. Göz göre göre gelen afetlere bu kadar hazırlıksız olmamız, ders almamız ve ihmallerin olması hepimizde tarifi zor büyük bir kızgınlık yarattı. Muhakkak ki çok büyük bir afet yaşandı ama bir binada yüzlerce kişi ölürken yan binada cam bile kırılmıyorsa demek ki orada yüzlerce insanın hayatına mâl olan binada birileri bir şeyleri yanlış yapmış demektir. Hal böyle olunca ekran başında elimizden birşey gelmeyip bu ihmal mağdurlarının yok olan hayatlarını izlerken hepimiz psikolojik olarak çok yıprandık. Arama kurtarma ve afet koordinasyonundaki eksiklikler nedeniyle çok soğuk bir havada o canların günler sonra kurtarılmasını bekledik büyük bir heyecanla. Siyasiler hariç tüm ülke kenetlendik, yardımlaştık, dua ettik.

Deprem öldürmez bina öldürür demişlerdi 99 Depreminde. Bunun en güzel örneğini Japonya'da görüyoruz. Depreme dayanıklı binalar, mevcut yapıların dönüşümü, zorunlu deprem ve afet eğitimi ile toplumsal bilinç ve ahlakla çözülebilecek bir konu. Şimdi bangır bangır İstanbul'da deprem beklendiği söyleniyor bu depremden sonra mı aklınıza geldi İstanbul'da ki 93 okulun riskli olduğu 76'sının yıkılıp 17'sinin güçlendirilmesi gerektiği? Peki hastaneler, yurtlar, evler? Okullar bile böyleyse 1.5 milyon bina ne alemde, İstanbul ne kadar hazır depreme? Son açıklanan rakama göre 300 bini hazır değil. 99 depreminin üzerinden kaç sene geçti hiç mi ders almadınız? Maraş depremini unutmamız ne kadar sürecek bakalım?

Bakan Murat Kurum Ağustos 2022'de Tüm Türkiye'de 6,8 milyon riskli konut söz konusu. Bunların 1,5 milyonunun acilen dönüşmesi gerekiyor yani yaklaşık yüzde 25-30'u. İstanbul ölçeğinde ise 1,3 milyondan 230 bin acilen dönüşmesi gereken konut var demişti. Bugün Maraş depreminde 7 bine yakın bina yıkılınca gerek arama kurtarma gerekse afet koordinasyonu konusunda çok zorlandık düşünün ki İstanbul'da bakanın belirttiği acil yıkılması gereken 230 bin binanın 100 bini yıkılsa o enkazlara nasıl ulaşılır o insanlar nasıl kurtarılır? Afet bir anda kaosa dönüşebilir. Lütfen depreme karşı hazırlanalım. Küçük yaştan itibaren eğitimler verelim, binalarımızı deprem yönetmeliklerine uygun şekilde yenileyelim, alternatif yaşam ve sanayi bölgeleri oluşturalım, evimizde şehrimizde ülkemizde afet öncesi ve sonrası için planlar ve hazırlıklar yapalım. Şimdiye kadar olduğu gibi bu seferde kader demeyelim. Bakın Nihat Hatipoğlu bile öyle demiyor. "Geçmiş olan süreçte bilim insanlarını dinlemediğimiz için başımıza felaket gelmişse bunu kaderle ifade etmeyeceğiz. Kader bu değil, kader, akıllı düşünmektir. Kader tedbir almaktır. Akıldan daha büyük tedbir yok diyor sevgili peygamberimiz," diyerek deprem yıkımını "kader"e bağlayan yaklaşımı yalnızca bilim dışı değil, din dışı olmakla da eleştirdi. "Hazreti peygamber devesini bağlayıp mescide gelene soruyor, 'deven nerede' diyor. 'Allah'a emanet ettim' diyor. 'Bağladın mı onu' diyor, 'yok bağlamadım' diyor. 'Git bağla. Sonra Allah'a emanet et' diyor. Bizim kader anlayışımızda bu vardır yani. Bütün tedbirleri alacağız. Tedbirleri aldıktan sonra bize rağmen bir hadise olursa yapacak bir şey yok tabii. Ama öncelikle bu binalar, bir yıllık binalar yıkılıyor. Demek ki orada bir hile hurda var. Büyük fiyatlarla yapılmış büyük fiyatlarla satılan yeni binalar bir anda yıkılıyor. Bunun hesabını kime soracağız. Elbette bu işi yapanlara soracağız. Hem de öyle bir sormalıyız ki bir daha böyle şeye tevessül edemesinler."

Canımızı yakan afetler değil, ihmaller. Deprem ülkemizin bağımsızlık sorunudur, deprem Türkiye'nin bir numaralı gündemi olmalıdır ve diğer sorunlar gibi konuşulmalı, ciddi tedbirler alınmalıdır. 

Gölcük, Düzce, Van, Ege, Elazığ, İzmir, Kahramanmaraş, Hatay, Malatya  depremlerin de olduğu gibi unutmayalım.  Lütfen...

YORUMLAR

    Bu konuya henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu sen yaz...

YORUM YAZ